Biyoteknoloji ve inovasyon konusunda akıl paylaşmak oldukça önemlidir. Sadece akıl paylaştığımız zaman bu aklı sağlam bir ekosistem içerisinde çözüme dönüştürdüğümüzde farklı bir noktaya gelmiş olacağız. Dünya üzerinde sanayi ve diğer alanlarda başarılı olan pek çok ülkenin bu sanayileşme ve diğer alanlardaki başarılarının arkasında akıl paylaşımı oldukça etkili bir yere sahiptir.

Çünkü bu konuda yapılan bazı yorumlarda belirtildiği gibi iyimser olmalıyız. İyimser olmadığımız zaman yapacak hiçbir şeyimiz olmuyor. İyimser olmanın nasıl bir sistematik ile olduğunu dünyada görmekteyiz. Bu gördüğümüz şeyleri uygulayabilecek akıl paylaşımını ve el birliğini işbirliğini kurmalıyız.

Biyoekonomi ve Biyoteknoloji

Döngüsel biyoekonomi tüm dünyada çok önemli bir noktaya doğru ilerlemekte. Dünyadaki bu ilerleme durumuna karşı Türkiye’de nasıl bir durumda olduğumuz oldukça merak edilen bir soru haline geliyor.

Bu ekonomiyi yapabilmek için, biyo kalkınmayı oluşturmak için, biyoekonominin ivmesini artırabilmek için ülkemizde nasıl bir araştırma network ortamı olduğu da çok merak ediliyor. Ayrıca böyle bir network’ün ülkemizde ihtiyaç olduğunu dile getirerek bilgi üreten bir yapının olması nasıl bir durum olacaktır?

Ülkemizde Biyoekonomi ve Network Ağı

Biyoekonomi kavramı aslında 1990’lı yıllardan beri tüm dünyada olan bir kavram. Çeşitli ülkeler kendi stratejik planlarını ve yol haritalarını oluşturmuş durumdalar. Ülkemizde biyoekonomi çalışma kurulu kuruldu fakat henüz bir yol haritası olup olmadığı belli değil.

Fakat bu gerçekten önümüzdeki yıllar içerisinde son derece önemli bir konu olacak. Çünkü sürdürülebilirlik ile bu konu oldukça iç içe bir kavram. Gezegenimizin kaynakları oldukça kısıtlı. Dolayısıyla az miktarda olan kaynağın maksimum verimlilikte kullanılması ve bunların ihtiyaçlar doğrultusunda devreye alınması gerekir.

Ayrıca atıkların yönetimi bunların tekrar geri dönüştürülmesi gibi konular da herkes için çok kritik konular olacak. Bu kritik konular sadece ülkemiz için değil aynı zamanda tüm dünya ülkeleri için kritikliğini koruyacak. Her geçen gün çevreye attığımız atıklar artmakta ve bunları temizlemek için fazla uğraşmadığımız için bu atıklar katlanarak etkisini göstermekte. Bu yüzden dünyada karbon ayak izleri artmakta, yeşil alan azalmakta ve hem sağlımız hem de çevremiz yüksek bir riske girmekte.

Bu nedenle ülkeler uzun yıllardır biyoekonomi stratejileri oluşturmuş durumdalar. Hatta Avrupa Birliği tarafından yapılan son çağrılar biyo bazlı ekonomiler üzerine olmuş durumda. Biyo bazlı plastikler olsun tarım ve ormancılık ürünleri olsun farklı sektörlerde biyoekonomi çağrıları yapıldı.

Avrupa Birliği kadar Amerika’da da benzer konularda çalışmalar dizayn edilmiş durumda. Biz ise bunları çok yakın zamanda duyar, dinler ve konuşur hale geldik. Yani ülkemiz bu konuda tren kaçmadan hareket etmelidir.  Fakat yapılan çalışmalar ise ülkemizin bu biyoteknoloji ve bu konularda treni yakalayabileceği yönünde.

Biyoteknoloji ve İnovasyon: Ülkemizin Avantajları

Ülkemizin biyoekonomi ve benzer konularda bazı avantajlara sahip durumda. Ülkemizdeki bitki örtüsü ve canlı örtüsü bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bunların ekonomik kaynağı olarak kullanımı son derece kıymetli.

Ayrıca biyo çeşitlilik konusunda son derece zengin bir ülkede yaşamaktayız. Bunları ekonomiye ürün olarak dönüştürme ve biyo zenginliğimizi ve çeşitliliğimizi koruma üzerine bir politikamız olmalıdır. Tabi burada biyoteknoloji konusunun rolü asla yadsınamaz.

Biyolojik Teknoloji ve Biyoekonomi

Çünkü bu teknolojilerin büyük bir kısmında mikro organizmaları mikro fabrikalar gibi kullanmak ya da memeli hücrelerini kullanmak fermantasyon süreçlerini kullanmak gibi konular karşımıza çıkmakta. Yani biyolojik teknoloji konusu ve bu konu oldukça içli dışlı konulardır.

Bu bakımdan da Türkiye’nin son 5 – 10 yıldır biyolojik teknoloji alanındaki teşvikleri oldukça faydalı ve yararlı olarak görülmektedir. Devletin bu alanda yapmış olduğu son derece büyük yatırımlar bulunmakta. Devletin bu yatırımlarını doğru bir şekilde değerlendirilmesi için akademisyenlerden ve alanındaki uzman kişilerden yardım ve destek almak oldukça önemli etkiye sahip olabilir.

İlaç alanında, tanı kitleri konusunda ya da tıbbi cihaz konusunda yapılan yatırımların ve kurulmuş altyapıların biyoekonomiye de tabi ki de kullanılması söz konusu olacak. Bu anlamda network konusu da önemini bizlere gösteriyor.

Sanayiciler Arası İşbirliği

Üniversite ve sanayicilerin ne kadar iç içe çalışması önemli ise aynı zamanda da sanayicilerin kendi aralarında iş bölümü yapması gerekmekte. Özellikle döngüsel ekonomi denildiği zaman birisinin girdisi diğerinin çıktısı gibi konuları birbirine bağlamak gerekiyor.

Ayrıca bunları lojistik transportları olarak düşünecek olursak karbon ayak izini de dikkat alarak daha yerel ya da bölgesel tasarlamak gereksinimi olmaktadır. Bunları birbirleri ile tamamlayıcı Lego parçası olarak bir araya getirmek gerekiyor. Bu durumların yakın zamanda ülkemizde konuşulur, duyurulur ve uygulanır olacağı düşünülmekte.

Biyoteknoloji ve İnovasyon: Ülkemiz Neden Yurt Dışından Çok Şey Alıyor?

Ülkemizde oldukça sorulan neden üretemiyoruz sorusu oldukça fazla dile getirilmektedir. Ülkemiz samanı da yoğurt mayasını da dışarıdan almaktadır. Bu saman üretemediğimiz için değil. Bu durumda başka mevzuatlar ve mevzuatsal durumlar olmakta.

Politika yapıcılar ile daha sıkı diyaloglar içerisine girilmesi gerekiyor. Son dönemlerde hem biyoteknoloji hem de diğer konularda yerli ve milli üretimler ülkemizin dışa bağımlılığını oldukça azaltmakta. Bu durumların hepsini avantaja dönüştürebilmek gerekiyor.

Networklar bu açıdan da oldukça önemli bir yere sahipler. Belki böle platformlara kamuoyunu da temsilen kişileri de çağırmak ve özel biyoekonomi ve biyoteknoloji konusunda düşünecek olursak yerel yönetimler ile birlikte projeler geliştirmek lazım.

Devlet ve Fon Kaynakları

Sonuçta fon kaynakları da büyük ölçüde yerel yönetimler. Sanayicilerin biraz daha kendilerinin de fonlama ortamı yapmaları gerekiyor. Yani kamu büyük bir fon kaynağı ama yurt dışına bakacak olursak ki özellikle biyoekonomi alanında büyük firmaların büyük sanayicilerin de başköşesinde bulunmakta.

Ülkemizde yavaş yavaş bu duruma geçmemiz gerekiyor. Her şeyi devletten bekleme mantığı çok doğru bir mantık değildir. Bu tarz konular özel gruplar oluşturularak da bir network ortamı yapılabilir. Ama mümkün olduğu kadar politikacılarla, yerel yönetimlerde ve STK’lar ile işbirliği içerisinde olursak daha hızlı ve daha gerçekçi olacaktır.

Akademisyenlerin Etkisi

Biyoteknoloji ve diğer konularda akademisyenler için mükemmeliyetçi tanımı konmaktadır. Tam olarak öyle olmasa da metodik, makaleye yönelik, her türlü ayrıntıyı düşünen gibi her konuda hassas davranan biraz hantal yapılar olmaktalar.

Akademisyenler için önemli, özgün çok enteresan olan bir problem o bölge için önemli olmayabiliyor. Yani içerisinde bulunulan bölgenin bir numaralı ekonomik problemi o olmayabilir. Doğal olarak yerel yönetim denilirken bu konularda bahsedilmekte.

Akademisyenler bulundukları bölgenin konumunu bilirse eğer o bölgedeki sanayiciler ile daha iyi işbirliği yapabilirler. Bu konuları da düşünüp değerlendirmek gerekmekte. İşin teknik boyutunu aşan mevzuatsal veya politika bazlı problemler şuan bulunmakta.

Ülkemizde yoğurt firması konusunda kendi üretimimiz olan Ege Üniversitesi’nde üretilen bir maya kullanılmakta. Pak maya dünyanın en büyük maya firmalarından bir tanesi olmakta. Ülkemizde bunlar yapılamıyor değil ama yapılmasının önü açılmıyor. Ya da diğer bir deyiş ile ticaretleşmesi kolay olmuyor.

Bu durum kısmen akademisyenlerin farkındalık eksiğinden kaynaklanmakta kısmen mevzuat eksikliğinden kaynaklanıyor kısmen de uluslararası bir takım dengeden dolayı kaynaklanıyor. Bu durumların etraflıca konuşulup değerlendirilmesi gerekiyor.

Aksi takdirde biz yapamıyoruz düşüncesi içerisine girmekteyiz. Bu durumda hoş bir durum değil. Yani Türkler bu işi yapamıyor deyip geçtiğiniz zaman kendi önümüze set çekmiş oluyoruz. İtalya’da olan biyoteknoloji ya da diğer konudaki ürünler ülkemizden farklı değiller.

Fakat İtalya bu ürünü “Made In Italy” ismi ile satıyor. Bunun içerisinde bulunduğu dengeler biraz daha farklı durumda. Ama teknik alt yapı olarak moleküler temelli konularda bizim araştırma, AR – GE becerilerimiz hiç de fena değildir.

Doğru ekip, network içerisinde ve doğru alt yapılara erişim sağlayarak çok daha hızlı bir şekilde ilerleyebiliriz. Tabi mevzuat boyutunu da hep bir arada devamlı konuşup fikir alış verişinde bulunarak kendi önümüzü açabiliriz.

Biyoteknoloji ve İnovasyon: Üretememek Eksilik Değil Bir Tercih

Mısır İnsülin eksiliği olduğu için kendileri insülin üretimine başladılar. Bizimde ülkemizdeki eksikleri üretememek bir alt yapı ya da bilgi eksikliğinden değil yanlış da olsa bu tamamen tercih ile alakalı bir durum.

Ülkemizde bu konuda yıllarca faaliyet gösteren pek çok firma bu konuda üretim yapmak yerine hazır alıp paketleme işi yapmaktalar. Üstelik bu firmaların çok rahat bir şekilde ilaç ya da biyoteknoloji gibi konularda üretim yapabilecek kapasiteleri oldukları halde bunu üretimi yapmamışlardır.

Ülkemizde ticaret bu şekilde işlenmiş durumda. Ticaretin bu şekilde işlenmemesi için devlet politika yapıcılarının da farklı değerlendirdikleri görülmekte. Covid salgın sürecinde de tanı kiti gibi ya da ilaç sentezleyebilme konusunda da kaynaklar yetkin insan ve iş gücüne verildiğinde ayrıca doğru sanayi ve akademi iş birliği kurulduğunda oldukça başarılı olacağı görüldü.

İlaçların Üretimi ve Ülkemiz

Biyoteknoloji ilaçları ile ilgili sürecin uzun olması maliyetli, olması ve ciddi para gerektirmesi ilaç sanayisi tarafından tercih edilmemiş. Ama buna karşı olarak ülkemizde son derece kaliteli tesisler bulunmakta.

Bu sürecin dönüşümü ilaç tarafını da etkilemesi gerekmekte. Çünkü bu süreçte uluslararası bağlantılarımız ile görüştüğümüz zaman nasıl gıdada tarımda kendine yeten ülke tanımı var ise çok net olarak dile getirilen yüksek teknolojide de biyoteknoloji konusunda da kendine yeten ülkeler olmalı diye konuşulmakta.

Covid salgın süresinde şu an her ülke aşıyı ilk önce kendi ülkesi için geliştirmeye çalışmakta. Tabi geliştirilen aşı tüm dünya için kullanılacak olsa da firmaların ilk önceliği tabi ki de kendi ülkeleri. Yerlileşme ve millileşme dönüşümü ile ve firmalarında doğru bir şekilde kaynak ayırmaları ile devlet politikaları ile nitelikli insan gücümüzün çok rahat bir şekilde yapabileceği bir süreç olacağı düşünülmekte.

Bu anlamda da akademisyenlerin, sanayicilerin, firmaların ve devlet gibi bu iş ile alakası olan herkesin oldukça gayretli bir şekilde çabalaması gerekmektedir. Politika yapıcılar ile sürekli temasta kalmak onlardan bilgi almak ve bilgi vermek oldukça önemli bir konu olmaktadır.

Bu adımlar atıldığı takdirde ülkemizde özellikle biyoteknoloji gibi tüm dünyanın üzerinde durduğu ve geleceğe oldukça etkili olacak konularda çok ileri bir seviyeye gelebilir. Yerlileşme ve millileşme konusunda herkes gayret göstererek üzerine düşenleri yapmaları gerekmektedir.

Biyoteknoloji nedir ne iş yapar gibi konularda alanında uzman kişilerden bilgi almak ve güncel olarak takip edebilmek için Bio Innovation Academy Resmi YouTube Kanalındaki videoları izleyebilirsiniz. Sadece biyoteknoloji değil aynı zamanda pek çok konuda alanında uzman hem akademisyen hem de firma sahiplerinin bilgilendirici konuşmaları ve açıklamalarını Bio Innovation Academy Youtube kanalında bulabilirsiniz.

Bültenimize Abone Olun

Bültenimize Abone Olun

Aba Innolab bültenine abone olarak güncellemelerden ilk önce siz haberdar olun.

Aboneliğiniz Alındı