Tüketim kültürü dünyayı esir almış durumda. Toplumlara işleyen tüketme ihtiyacı; bizi üretimden uzak, sürekli tüketmeye yönelik bir anlayışa yönlendiriyor. Özellikle bulunduğumuz coğrafyada üreticilik ana yaşam kaynağıyken şimdi ise üretmekten çok tüketmeye ağırlık veriyoruz. Hayatımızı sürdürmek için ihtiyacımız olandan fazlasını tüketmek, bizi sonunu getiremediğimiz bir açlığa sürüklüyor.
Beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçların yanı sıra teknoloji, eğitim gibi alanlarda da tüketmekten asla yorulmuyoruz. Peki nereye kadar tüketeceğiz? Hangi kaynakların sonunu getirene kadar bu açlığımız devam edecek? Dünyayı bu çıkmazdan nasıl kurtaracağız? Aslında cevap hiç de yabancı olmadığımız bir yaklaşımda gizli: Dünyayı, tüketim kültürünün üretim kültürüne dönüşmesi değiştirecek.
Sürdürülebilir bir dünya için: üretim
Üretmek ve ihtiyacımız olan kadar tüketmek hatta hiç tüketmeden üretmek… İçine düştüğümüz düzende her ne kadar zor gibi görünse de bizi motive edecek oluşumlar var. Buna en iyi örneklerden biri olan maker hareketi ile sonu gelmeyen tüketim, üretime çevriliyor. Amerika merkezli olan maker hareketi tüm dünyaya hızla yayılmaya devam ediyor.
Bu hareket ile tüketim; üretim ve geri dönüşüm gibi hallere bürünüyor. İhtiyacının fazlasını tüketmek değil ihtiyaçları karşılamak için üretmek ana fikriyle projeler oluşturarak ürün oluşturmak hedefleniyor. Atık maddelerden yeni ürünler oluşturmak, bir oyuncağı farklı işlevli nesnelere dönüştürmek, sanat ile teknolojiyi harmanlamak ve daha birçok alanda üretim dünyayı daha yaşanabilir bir hale getirecek.
Üretim kültürü için teknoloji şart
Teknolojinin dur durak bilmeksizin ilerleyişini avantaja çevirerek maker hareketi gibi oluşumlardan daha çok faydalanabiliriz. Teknolojinin tek yönlü kullanıcısı olmak yerine teknolojiyi, üretmek için avantaja dönüştürebiliriz. Üretim topluluğuna dönüşme aşamasında özellikle fikirleri projelendirip hayata geçirme ve daha da önemlisi geniş kitlelere ulaştırabilme noktasında teknoloji büyük bir nimet.
Bir kişinin bile üretime teşvik edilmesi etrafındaki insanları teşvik etmesini sağlayacaktır. Evde yapacağımız ufak bir dönüşüm çevremizdeki herkesi etkileyerek daha büyük dönüşümlere vesile olacaktır. Bu sayede tüketim kültürünün yerini üretim kültürü alabilir. Dünya ancak bu şekilde sınırsız tüketimin kölesi olmaktan kurtulabilir. Üretim kültürünü tekrar benimseyen toplumlar, evrenin ve yaşamın değerini anlayan bireyler olarak gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya bırakabilirler.