Teknolojinin tarihsel gelişim sürecini araç ve tekniklerin gelişimi bakımından değerlendirebiliriz. Teknoloji terimi, sanat ve zanaat anlamına gelen Yunanca ‘techne’ kelimesinden gelirken, ilk önce uygulamalı sanatları tanımlamak için kullanıldı. Tarihsel bakımdan en önemli teknolojilerden biri olan teker icat edildiğinde ise “teknoloji dönemi” başladı ve bu temel üzerinden günümüze kadar ulaşan büyük bir dönüşüm başladı.

Tekerin icadından sonra yüzyıllar boyunca farklı araç ve teknikler geliştirilse de gerek dönemsel gerekse de dogmatik düşünce sistemi sebebiyle bu araç ve teknolojilerin tabana yayılması son derece yavaş bir şekilde gerçekleşti. Özellikle matbaanın icadı ile yıkılmaya yüz tutan dogmatik düşünce sistemi ile beraber geleceğin tohumları atılmaya başlandı. Ancak teknoloji, araç ve icat üçlüsünün parlak yılları, Endüstri Devrimi ile -makinelerin icat edildiği, çeşitli geliştirme ve üretim şekillerinin ortaya konulduğu 18. yüzyılda- ortaya çıktı. Endüstriyel Devrim, Büyük Britanya’da başladı ve teknolojik yeniliklerin çoğu yine İngiliz kökenliydi. 18. yüzyılın ortalarına gelindiğinde İngiltere, The East India Company’nin (Doğu Hindistan Şirketi) faaliyetleri aracılığıyla ve Kuzey Amerika ve Afrika’daki sömürgeleriyle küresel bir ticaret imparatorluğunu kontrol eden dünyanın önde gelen ticari ülkesi haline gelmişti. 

Her ne kadar Endüstriyel Devrim’in ilk dönemlerinde çalışma koşulları insanların kendilerine boş vakit yaratmasına engel olsa da edinilen yeni bilgiler insanların yeni teknikler geliştirerek, araç ve cihaz çeşitliliğinin artmasını sağladı. Öte yandan insanlar daha önce dünyanın daha önce ulaşamadıkları yerlerine gidebilmelerine imkan tanıyan teknolojilerle tanıştılar. Bu sayede farklı kültürlerle etkileşime geçen insanlar, kendi doğasını daha yakından ama farklı bir açıdan gözlemleyebilme şansı yakaladılar. Bu durum da elbette teknolojik gelişmelerin hızlanmasını sağladı. Yine de önümüzde alınması gereken uzun bir yol vardı.

Teknolojik Geri Dönüşü Olmayan Yolculuk Başladı

20. yüzyılın ortalarına geldiğimizde halen bilgisayar, akıllı telefon ve internet gibi teknolojilere sahip değildik. Yine de teknolojinin gelişimi hızlanmış, her geçen gün yeni bir teknolojik araç hayatımıza giriyordu. Radyo ile başlayan serüven televizyona kadar uzanmıştı. 70’lerden itibaren bilgisayar parça fiyatlarının düşmesi ile tabana yayılmaya başlayan bilgisayar teknolojisi, dünyayı geri dönüşü olmayan bir yola soktu. 90’lardan itibaren hayatımıza giren İnternet ile ülkeler arasındaki sınırlar (dijital de olsa) ortadan kalkarken, insanlar farklı coğrafyalardan insanlarla etkileşim kurabilmeye başladı. Karşılıklı bilgi akışının yanı sıra İnternet’in günümüze gelene dek dev bir kütüphaneye dönüşmesi de insanlığın kendini dilediği yönde geliştirebilmesine, dolaylı olarak da teknolojinin gelişimine büyük bir katkı sağladı. 

İlerleyen süreçte teknolojinin sosyal ve iş yaşantısının her alanda hüküm sürmesiyle birlikte farklı konuları konuşmaya başladık. 50 sene önce bilgisayar teknolojilerinin bu denli yoğun ve sık kullanacağımızı düşünmek kulağa “abartılı” geliyor olsa da günümüzde yapay zekalı robotik insanlardan söz edebilmemiz teknolojinin yarattığı dünyanın somut sonuçlarını çok net bir şekilde ortaya koyuyor. 

Günümüz ve gelecekte ise “Nesnelerin İnterneti” hakkında çok fazla şey duyacağız. Teknoloji konusunda yüzyıllar boyunca edinilen vizyon (ve tabi yapay zeka, makine öğrenimi gibi teknolojilerin katkısıyla) ile fiziksel ve sanal dünyaları bir araya gelmeye başlarken, yaşadığımız her alan ve kullandığımız her cihaz “akıllı” hale gelmeye başladı. Bu akıllı sistemler birbiriyle bağlı bir şekilde çalışarak geleceğin “bağlı” dünyasının temellerini atıyor. 

Kaynakça

https://nation.com.pk/23-Jul-2018/history-and-evolution-of-technology
Bültenimize Abone Olun

Bültenimize Abone Olun

Aba Innolab bültenine abone olarak güncellemelerden ilk önce siz haberdar olun.

Aboneliğiniz Alındı