Hakkında yapılacak en net tanım, “net tanımlanamayan” olan Startup’larla ilgili, birkaç kelimeyle ifade edilen bir sözlük anlamı yazmak kolay olmasa da, hangi işletmelerin startup olarak değerlendirilebileceği, hangilerinin ise değerlendirilemeyeceği örnekleri üzerinde durmak, tanımın çerçevesini çizmek açısından yararlı olabilir.
Startup’lara bakarken sorulması gereken ilk soru şu: “Her girişim bir ‘yeni girişim’ midir?” Yeni bir cafe, kitapçı ya da restoran açmak ya da herhangi bir işletme kurmak, startup başlığı altında değerlendirilebilir mi? Hayır. Startup’ın tanımı konusunda çok da aynı fikirde olmayan uzmanlarımız, en azından bu konuda hemfikir. Bir işletmenin startup sayılabilmesi için sahip olması gereken özelliklerin başında, “büyüme yeteneği” geliyor.
Hızlı büyümek için tasarlanmış şirketler
Bebek adımlarını atan startupları destekleyen Y Combinator‘ın kurucularından Paul Graham, startuplarla pazara yeni giren herhangi bir başka işi birbirinden ayıran en önemli özelliğin ölçeklendirilebilirlik olduğunu söylüyor. Startup’ların “hızlı büyümek için tasarlanmış şirketler” olduğunu söyleyen Graham, startuplar ve yeni kurulan şirketlerin farkıyla ilgili şu ifadeleri kullanıyor: “Eğer bütün şirketler temelde aynı olsaydı ama bazıları şans ya da kurucularının fazladan çaba göstermesi sebebiyle daha hızlı büyüseydi, farklı bir kelimeye ihtiyaç duymazdık. Sadece çok başarılı şirketler ve daha az başarılılardan bahsederdik. Ama aslında olan şey şu, startupların diğer girişimlerden farklı DNA’ları var. Google, kurucularının beklenmedik bir şekilde şanslı ve çalışkan olduğu bir berber dükkanı değildi. Google, başından itibaren farklıydı.”
Bir şirketin gerçekten büyümesi için gerekli olan şeyleri de ikiye ayıran Abraham, bu noktada startupların büyüme yetenekleri vardır, dendiğinde ne kastedildiğini ve mahallenizdeki rent a car’la Uber’in neden farklı şekilde nitelendirdiğini anlatıyor: “Bir şirketin gerçekten büyümesi için (a) çok fazla insanın isteyeceği bir şey üretmesi ve (b) bu insanlara ulaşarak hizmet sunması gerekir. Berberler, (a) maddesinde oldukça iyilerdir. Neredeyse herkes saç kesimine ihtiyaç duyar. Berberler ve diğer perakende satış mağazaları için problem ise (b) maddesi. (…) Birçok şirket, (a) ya da (b) maddelerinden birini seçer, başarılı startup’ların öne çıkan özellikleri ise iki maddeye de uygun hareket etmeleridir.”
İkinci sorumuz da ilk soruyla gayet bağlantılı bir yerden geliyor. Peki ya bir şirketin startup sayılması için illa ki “genç” mi olması gerek? Soru gibi, cevap da yukarıdakine benzer, hayır. Ortalama verilere bakıldığında, startupların büyük bir kısmı ilk 3 senede başlangıçtaki tanımın dışına çıksa da, şirketlerin kaç yaşlarına kadar startup sayılacaklarıyla ilgili net bir veri yok.
19 milyar dolarlık Whatsapp’in kurucularından Jan Koum, şirketlerinin beşinci doğum gününden sonra verdiği bir röportajda Whatsapp’ı hala startup olarak gördüklerini söylerek şu ifadeleri kullanıyor: “Bence startup’lar zamanla alakalı değil. Yaşla ilgili olarak, bu bir sayı değil, nasıl hissettiğinizdir diyorlar. Örneğin, ben 38 yaşındaymış gibi hissetmiyorum. Bizim şiketimiz de 5 yaşında ancak çok hızlı hareket ediyoruz, hızlı karar alıyoruz, üretmeye devam ediyoruz; o zaman biz hala bir startup’ız.”
Homejoy CEO’su Adora Cheung da Koum’la benzer fikirlere sahip. “Startup olmak, haleti ruhiyenizle ilgili” diyen Cheung, Forbes’a verdiği röportajda, “insanlar şirketinize katılıp, istikrardan vazgeçerek muazzam bir büyüme ihtimalinin peşinden koşuyorsa ve ani etkiler yapmak konusundaki heyecanlarını sürdürüyorsa, o zaman hala startup’sınızdır” ifadelerini kullanıyor.