Biyoteknoloji nedir sorusunun cevabı inovasyon kavramı ile birlikte verilmelidir. Biyoteknoloji ve İnovasyon günümüzde hem ülkemiz hem de dünya üzerinde oldukça önemli bir konudur. Korona yüzünden pek çok paradigmanın değiştiği bir zaman içerisindeyiz. Muhtemelen dünya tarihinde bütün insanlığın bir konu üzerinde bu kadar ortak durduğu bir dönem daha önce olmamıştır.
Ayrıca bu durum insanlara doğada yalnız olmadıklarını da gösteren bir durum oldu. Dolayısıyla sağlık temelli biyolojik teknolojinin etkisi gözler önüne serildi. 19. yüzyılın önce kimya ve fizik sonra biyoloji ve son olarak da biyolojik teknoloji içeren bir yüzyıl olduğu daha önceden biliniyordu. Ama 2020 yılında bu yüzyılın neden biyolojik teknoloji isimli bir yüzyıl olduğunu da bizlere kanıtlamış oldu.
Biyoteknoloji İçerisinde Üretkenlik İçin Önemli Şartlar ve Gereklilikler
Biyoteknoloji nedir sorusu için biyoteknoloji konusu içinde üretim sağlamak için izlenmesi gereken şartlar ve ihtiyaç duyulan gerekliliklerin bulunduğu söylenebilir. Ayrıca bu üretkenlik için bir ekosistem ihtiyacı da bulunmaktadır. Zira bu teknoloji dalı multi disiplinler, çoklu yapıların, çoklu firmaların ve devletin içinde olarak oluşabilecek bir eko sistem içerisinde bu teknoloji daha anlamlı bir hale gelmektedir.
Bu anlamda Türkiye’de iyi bir eko sistem oluşturmanın şartları ve burada bizim için fırsatlar ya da üzerine giderek düzeltilmesi gereken bazı noktalar neler olmalıdır? Ülkemizdeki belki de en önemli sorunlardan bir tanesi bu konudur.
Biyoteknoloji Nedir: Ülkemizde Biyoteknolojik Gereklilikler
Ülkemizde bu alanda ihtiyaç duyulabilecek neredeyse her şey bulunmaktadır. Hocalar için çok önemli olan ortamlar ülkemizde mevcut. Ancak ekosistemin oturtulup belli prensiplerinin gerçek anlamda oluşturulması gerekmektedir.
Bunların oluşturulması ülkemizde ihtiyaç duyulan en büyük konu. Özellikle yeni start – up’ların kurulması ve o start – up’ların dünya pazarlarına girmesi, bu pazarlara girilirken özellikle ortak çalışma alanlarının oluşturulması çok önemlidir.
Bunun yanı sıra merkez laboratuvar gibi özellikle prensip açısından ortaklaştırılmış özel laboratuvarların kurulması çok önemli bir konudur. Ülkemizde üniversitelerin içindeki kıymetli makineler bozulmaması ya da kırılmaması için hoca tarafından kilitli yerlerde tutulmaktadır.
Bunların öğrencilere açılması ve öğrencilere bu tarz makineleri inceleme ve kullanma fırsatı sunulması gerekmektedir. Bu makineleri sadece belirli hocaların ve AR – GE çalışanlarının kullanması oldukça yanlış bir durumdur.
Biyoteknoloji Nedir: Çok Önemli 8M
Bizlerin biyolojik teknoloji anlamında 8M’ye çok önem vermesi gerekmektedir.
- Mekanımızı soyut yani dijital ortamlara taşımamız gerekmektedir.
- Kesinlikle belli bir şekilde birkaç yıllık değil 30 – 40 ve hatta 50 yıllık bu alanda plan yapmamız gerekmektedir.
- Mutlaka insan gücü profillerimizin çıkartılıyor olması gerekmektedir. Bunu aynı zamanda genç nesil olarak da değerlendirmemiz lazım. Bunu alt yapı oluşturan “Mind Power” denilenin ötesinde olan “Man Power” dediğimiz teknisyenlerimizin, sağlık çalışanlarımızın potansiyeli de ortaya çıkartılmalıdır. Covid dönemi ülkemizin sağlıkta ne kadar iyi olduğunu gözler önüne sermiştir.
- Kesinlikle doğru materyallerin kullanılması lazım. Bazen malzeme bulma konusunda oldukça zorlanmaktayız. Maalesef bazı malzemelere ulaşmak o kadar kolay bir durum değildir. Özellikle “High – Tech” ya da “Deep – Tech” tanımlanan alanlarda malzeme sorunları yaşamaktayız. Ayrıca bu anlamda da metodolojiye ihtiyaç duymaktayız. Özellikle bu metodoloji de mutlaka yapay zeka ve makine öğrenmesi gibi bir konunun da devrede olması gerekmektedir.
Ayrıca paramızın kısıtlı olduğunu bilerek bu paranın stratejik anlamda yatırım yapılacağı konusunda değerlendiriliyor olması gerekmekte. O yüzden bizlerin ortak akıl oluşturması gerekir. Ortak akılların da güçlerimizi birleştirebileceğimiz bir ekosisteme ihtiyacımız olmakta.
Bu anlamda da hem devletin hem üniversitelerin hem özel sektörün hem de sivil toplum kuruluşlarının Amerika’da 4 sarmal diye tanımlanan bu 4 sarmalın bir arada bulunması gerekmekte. Türkiye’de biyoteknoloji ve kullanım alanları konusunda hem 8M’ye hem de 4 sarmal dediğiniz bu sarmallara çok fazla önem vermesi gerekmektedir.
Ülkemizde 300 üzerinde biyoteknoloji kodu ile kurulmuş şirket bulunmaktadır. Ama bu şirketlerin çok az sayıda bir kısmı hatta belki de yüzde 5 ile 10 arası bir kısmı akademisyenler tarafından kurulmuş şirketler.
Bütün dünyada biyolojik teknoloji alanındaki başarılı yapılar bilim temelli, üniversite temelli spin – off adı verilen üniversite içerisindeki hocalardan ya da araştırmacılardan ve araştırmalardan yola çıkılarak kurulmuş şirketlerdir.
Bu durumda bizlere gösteriyor ki ülkemizde bu konudaki başarılı isimler henüz bu konuda rol almaya başlamışmışlar. Bu da ülkemizin bu konuda başarılı ya da başarısız olduğunu gösterecek bir durum olmuyor.
Çünkü alanında başarılı kişiler henüz bu konular üzerinde kendilerini henüz gösterememişler. Peki, ülkemizde alanındaki uzman kişiler biyolojik teknoloji anlamında ne zaman kendilerini göstermeye başlayacaklar?
Ülkemizde Akademisyenler İle Güçlü Firmalar Ne Zaman Çıkacak?
Bazı konularda başarılar ekip çalışması ile olmaktadır. Üniversitelerin, sanayi, start – up ve kobiler ile işbirliği yapmaları gerekmektedir. Bu işbirlikleri ülkemiz adına hızlı bir yol almaya neden olur. Çünkü ülkemiz bu yarışa geriden başlamış durumda.
Önceden biyolojik teknoloji dalı geleceğin mesleği olarak gözükmekteydi. Fakat artık geleceğin mesleği değil, geçmişin mesleği olmuş durumdadır. Yaklaşık olarak bu teknoloji dalının 40 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır.
Bu yüzden ülkemizin bu treni kaçırmaması gerekmektedir. Bu yüzden ülkemizdeki akademisyenlerin bu sektöre çok geç olmadan artık firma olarak ya da firmalara yardımcı spin – off’lar olarak dahil olmaları gerekmektedir.
Akademisyen girişimciliği teşvik etmek gerekmektedir. Bu teşvik sadece maddi olarak değil aynı zamanda da manevi olarak akademisyenlere sunulmalıdır. Ayrıca temel bilim eğitimini tamamlamadan şirket kurmak erken bir seçim olmaktadır. Girişimciler yol alabilirler fakat düşe kalka yol almak zorunda kalırlar.
Bunu yapan pek çok girişimci bulunmaktadır. Fakat üniversite ve doktora yapan kişiler ile birlikte bu işlere başlamak işin akışını oldukça hızlandıracaktır. Nitekim üniversite ve sanayi iş birliği denildiği zaman her iki tarafın beklentileri farklı olmaktadır.
Endüstri ya da sanayinin bakış açısı ya da beklentileri ile akademisyenlerin çok farklı olabilmektedir. Akademisyenlerin bu konuda farkındalıkları da az olabilmekte. Dolayısı ile genel bir eğitim, farkındalık ve iş birlik kültürünün geliştirilmesi gerekmektedir. Tabi bu kültürü geliştirilmesi hız yol almak için geliştirilmelidir.
Biyoteknoloji Nedir: Laboratuvarların Ortak Kullanımı
Biyoteknoloji için üniversite ve sanayi iş birliği denilince akla ilk gelen şeylerden bir tanesi alt yapılar olabiliyor. Çünkü sanayicilerin belki yatırım yapmak istemeyecekleri bir kez ya da iki kez test için kullanacakları veya AR – GE için kullanacakları bir takım alt yapılar çeşitli kurumlarda mevcut olabilir.
Bu konuda da tabi ki iş birliği yapmak mümkündür. Ama tabi ki olaylara sadece bu konseptten bakmamak gerekir. Alt yapı kısmının daha ziyade start – up’ların ilk başlamaları için üniversite üzerinden işlemelerinin daha doğru olduğunu belirtmek gerekir.
Biyoteknoloji Nedir: İhtiyaçların Analizi
Biyoteknoloji nedir sorusu kadar ihtiyaçların analizi de önemlidir. Biyoteknoloji başta olmak üzere benzer konularda ihtiyaçların iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Sanayicilerin hangi kritik noktalarda neye ihtiyaçları var ve bunu hangi üniversite partneri nasıl sağlar gibi sorular ve bu sorulara cevaplar verilmelidir.
Ayrıca bunun için güzel bir iş birliği ortamı sağlanmalıdır. Nitekim bunu Covid seferberliği çerçevesinde çok güzel bir şekilde görmüş olduk. Kampüsler ve laboratuvar gibi yerler boş dururken bir anda herkes ben bu işin ucundan nasıl tutarım elimdeki imkanları nasıl sanayicilerin faydasına sağlayabilirim diye düşünmeye başladı.
Covid Salgın Süreci ve Akademisyenler
Covid salgın sürecinde pek çok akademisyen ve alanında uzman kişiler ekipler ile farklı üniversiteler içerisinde çalışma ortamında bulundular. Bu hız ve bu iş birliği ilerleyen dönemlerde de devam etmesi gereken bir durumdur.
Bu durum ülkemiz adına oldukça güzel bir örnek oluşturdu. Bunun aynı zamanda akademisyenlerin farkındalığının biyoteknoloji gibi pek çok alanda da kullanılabileceği bir durum oluşturdu. Çünkü bu durum bizlere gerçekten neler yapabileceğimizi ve sanayicilerin nelere ihtiyacı olduğu yönünde bazı nokraları bizlere gösterdi.
Bazı acı gerçekleri de bu durum ile görmüş olduk. Bu eksik yanlarımızı da bu vesile ile değerlendirmemiz gerekmektedir. Bu fırsatları hazır görmüşken gerek öğrencilerimize aktararak gerek sanayicilerimize geri bildirimde bulunarak gerek ise onlardan geri bildirim alarak bu konudaki eksik yanlarımızı kapatmamız gerekmektedir.
Sanayi Üniversite İşbirliği
Sadece biyoteknoloji alanında değil tüm alanlarda sanayi ve üniversite işbirliği dediğimiz zaman iki tarafında baktıkları noktalar ayrılmaktadır. Amerika başta olmak üzere pek çok Avrupa ve Asya ülkeleri üniversite sanayi işbirliğine oldukça önem vermektedir.
Öyle ki Almanya’nın en başarılı üniversiteleri ve Almanya’nın dünya devi otomobil firmaları birlikte iş yapmakta ve üniversite ve firmalar bu konuda birlikte iş yapmaktalardır. Bu durum hem sanayilerin işini kolaylaştırmaktadır hem de üniversitelerin daha kaliteli öğrenci yetiştirmesine olanak sağlamaktadır.
Buna ek olarak Amerika Birleşik Devletleri içinde olan ve dünyanın sayılı üniversiteleri arasında bulunan neredeyse tüm üniversiteler Amerika’nın önde gelen firmaları ile iç içe bir çalışma ortamı oluşturmuşlardır. Sanayi ve üniversite işbirliği ile gelişen ülkelerde bu işbirliği içerisinde olan üniversite eğitim alan öğrenciler mezun olduktan sonra yaşayacakları pek çok sıkıntıyı bu şekilde atlamış oluyorlar. Ayrıca bu sayede sadece öğrenciler değil aynı zamanda da akademisyenlerde kendilerine farklı olanaklar sağlamış olmakta.
Sadece iş ve maddi anlamda değil aynı zamanda akademisyenler bu işbirliği ile kendilerini oldukça geliştirebilmektedir. Akademisyen tarafından sanayici staj imkanı olarak görülebiliyor. Proje ya da fon kaynağı gibi de görülebiliyor.
Ya da beklenti açısında düşünecek olursak akademisyenler bir eşitlik beklentisi içerisine girilebiliyor. Akademisyenler bu konuda proje olarak, fikri mülkiyet olarak ve ürünleştikten sonra ticarileşme açısından oldukça haklılar.
Biyoteknoloji Konusunda Akademisyen ve Sanayici İşbirliği
Sanayiciler bunu ne kadar algılıyor ya da nasıl bir beklentiye girmekteler dediğimizde ise onlarda çok kısa vadeli problemlerine hızlı çözümler aramaktalar. Bu sadece biyoteknoloji alanı için geçerli değil. Ayrıca bu durum AR – GE’de her zaman bu kadar hızlı işlemeyebilir. Bu konuda akademisyenler ve sanayiciler birbirlerinin dillerinden anlamaları gerekmektedir. Bunun için akademisyenler ve sanayiciler ülkemizde daha sık bir araya gelmelidir. Bu bir araya gelmeler sonucu belki ortaya bir ürün çıkmayacaktır.
Ama bu birliktelikler ise bir sürü proje fikri geliştirilebilir. 10 ya da 15 fikirden 1 ya da 2 tanesi ürünü dönüşse bu bile hem sanayiciler hem akademisyenler hem de ülkemiz için avantaj olacaktır. Bu durum hem biyoteknoloji hem de diğer alanlarda beyin fırtınası yapılmasına sebep olacaktır.
Biyoteknoloji ve benzeri konularda alanında uzman kişilerden yardım almak ya da bilgi sahibi olmak için Bio İnnovation Academy YouTube kanalını takip edebilirsiniz. YouTube kanalında Biyoteknoloji nedir ne iş yapar gibi pek çok sorunun videolu cevaplarına ulaşabilirsiniz.
Ayrıca Doc. Dr. Gamze Sart’ın resmi internet sayfasından ve sosyal medya sayfalarından Gamze Sart’a ulaşıp kendisine hem bu alanlar ile alakalı hem de psikoloji ile alakalı pek çok konuda soru sorabilirsiniz.