Toplumsal cinsiyet konusu son yıllarda farklı sektörlerde mesele haline gelse de, STEM alanındaki ayrımcılık büyük ses getirdi. Bu alanda çok sayıda araştırma yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Büyük oranda kültürel engeller ve mentörlük eksikliğinden kaynaklanan bu eşitsizlik, ne anlama geliyor ve bununla ilgili neler yapılabilir?
Eğitimdeki eşitsizlik yavaş yavaş kapanıyor
İnsanlar uzun süre kadınların ve kız çocuklarının erkeklere göre daha farklı öğrendiğine ve bunun da eşitsizliğe yol açtığını düşünüyordu. Ancak bu bilginin yanlış olduğu ortaya çıkalı uzun zaman oldu. 1985 yılında matematik sınavına katılanlardan en iyi % 0.01’lik dilimde 14 erkek çocuğa karşılık 1 kız çocuk varken bugün bu fark, 1’e 2,5 oranına indi. Kız çocukları da artık farklı alanlarda eğitim almaya teşvik ediliyor.
STEM ya da sayısal alanlarda doğuştan gelen bir öğrenme farkının bu kadar kısa sürede değişime imkan vermesinin mümkün olmadığı söylenebilir. Bu durumda kültürel değişimin toplumsal cinsiyete dayalı başarı farklarında etkili olduğu açık. Öyleyse, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin de kültürel yapıdan kaynaklandığı sonucuna varabiliriz.
Kadınların STEM’deki varlığını arttırmak için ne yapılabilir?
Kültürel beklentiler ve genel yapı, STEM alanında eğitim alan genç kadınların da bu alanda çalışmaktansa farklı alanlara yönelmesine, hatta çalışmamayı tercih etmesine neden oluyor. Eğitim alanındaki rol modeller, insanların geleceğini şekillendirmesinde ve kararlarında önemli bir etki yaratıyor. Erkeklerin sosyal bilimlerdense sayısal alanlara yönelmesi de aslında rol modellerle direkt ilişkili. Kadınların teknoloji alanından uzaklaşması gibi erkeklerin sosyal bilimlerden uzaklaşması, farklı öğrenme biçimleri ya da beceri farklılığından kaynaklanmıyor.
Bu anlamda atılacak her adım, kadın ve erkek fark etmeksizin insanların kendi arzu ve becerileri yönünde bir gelecek planı yapması için büyük önem taşıyor. Çocukların küçük yaştan itibaren kültürel beklentiler odağında değil, kendi ilgi ve becerileri üzerinden yönlendirilmesi yapılabilecek en doğru yaklaşım olarak karşımıza çıkıyor.
Toplumu doğrudan ilgilendiren tüm alanlarda, toplumun her parçasının aktif rol alması gerekiyor. Yapılan işlerin inovatif ve yeni fikirlere açık olması için uygulayanların toplumdaki insanları tamamını kapsaması olmazsa olmaz. Bu fikirlerden ve gerçeklerden yola çıkarak, kadınların STEM alanında varlığını arttırmak için rol modellerin ve teşvikin kapsayıcı şekilde artmasının zorunlu olduğu sonucuna varabiliriz. Böylece hem mutlu bireyler hem de gelişen bir dünya mümkün olabilir.