İnovasyon, günümüz dünyasını itici güçleri arasında üst sıralarda yer alıyor. Sürekli olarak yeni fikirlerin yaratımı ve bunların teknolojilere ya da ürünlere dönüştürülmesi 21. yüzyıl toplumu için güçlü bir yapıtaşı haline geliyor. Gerçekten de pek çok üniversite ve enstitünün yanı sıra Silikon Vadisi de bu süreci destekliyor.
Fakat, her şeye rağmen inovasyon süreci bir şekilde gizemini koruyor. Bu konuda çalışma yapan pek çok araştırmacı – ekonomistlerden antropologlara, evrim biyologlarından mühendislere kadar – inovasyonun nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışıyor. Hedefleri ise, inovasyona yol açan faktörlerin ne olduğunu anlayarak geleceğe dair inovasyonlar geliştirmek için koşulları optimize etmek.
Ne var ki, şimdiye dek, bu hedefe ulaşmada sınırlı başarı ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Araştırmacılar, inovasyonların gerçekleşme ve yok olma oranlarını ölçtüler. Bir dizi iyi karakterize edilmiş örüntüyü izleyerek farklı durumları gözlemlemlediler. Ancak, henüz hiçkimse bu örüntünün nasıl ortaya çıktığını ya da inovasyonu nasıl yönettiğini açıklayamamıştı.
Bugün, inovasyonun izlediği örüntüleri üreten ilk matematiksel modeli yaratan Roma Sapienza Üniversitesi’nden Vittorio Loreto ve arkadaşlarının çalışmaları sayesinde durum değişiyor. Çalışma inovasyon alanına yeni bir yaklaşım getiriyor. İnovasyon’un gerçek (actual) ile olası (possible) arasındaki karşılıklı etkileşimden kaynaklandığı fikri, ilk kez karmaşıklık teorisyeni Stuart Kauffmann tarafından resmiyete döküldü. 2002 yılında Kauffmann, biyolojik evrim üzerine bir düşünme yolu olarak “adjacent possible” (bitişik olası) fikrini ortaya koydu. Bu fikir gerçekte olan belli olayları keşfedilmemiş olasılıklar alanı ile ilişkilendirmeyi esas alır.
Her an olasılıklar değişiyor
Fakat bu fikrin önemli bir nedenden ötürü modellenmesi zordur. Keşfedilmemiş olasılıkların alanı, kolayca hayal edilebilen ve beklenen her türlü şeyin yanı sıra tamamen beklenmedik ve hayal edilmesi zor olan şeyleri de içerir. Birincisinin modellenmesi zor olsa da, ikincisi imkansıza yakın görünmüştür.
Dahası, her yenilik gelecekteki olasılıkların manzarasını değiştirir. Yani her an, keşfedilmemiş olasılıkların alanı – bitişik olası – değişiyor. Kelimeler genellikle bir çeşit inovasyon olarak düşünülür ve dil, yeni kelimeler ortaya çıktıkça ve eskiler yok oldukça sürekli evrim geçirir.
Loreto’nun ardından farklı matematiksel modeller de inovasyonu anlamayı hedefledi. Bu modellerde yer alan örüntüler, ölçülebilir olsa da örüntülerin neden bu şekilde olduğu hala gizemini koruyor.